30 Haziran 2011 Perşembe

İki adam

Küçüğüm,

Ben hayatta iki kez aşık oldum biliyor musun? Bir babana bir sana... Bir baban için bu kadar gözyaşı döktüm, bir senin için. Bir seni böyle kokladım böyle içime çeke çeke, bir babanı...

Bir babana açtım kapıyı böyle, bir sana.

Öyle durduk yere, öyle elimi tutsam işte hemen oracıkta oldukları için iki adam düğümledi boğazımı sadece; biri sen biri baban.
İki adam geldi aklıma şarkılarda, iki adam şarkılar söyletti.

İki adamla çıktığım yolculuklarda yaşadım en mutlu günlerini ömrümün.

Bozcaada iskelesine yanaşan otobüsten inen üç kişiden ikisiydi iki adam. Ve güneşin yeni doğduğu saatlerde annen, bu iki adamla sahildeki üç kişiden biri olmanın sonsuz mutluluğunu yaşadı.

Çanakkalede üç yıldızlı bir otelin küçük odasında mutlulukla uyuyan üç kişiden ikisiydi iki adam. Annen, iki kişilik bir yatağı üçe bölmenin mutluluğunu bu iki adamla yaşadı.

Edirne’de bir bahar yağmurunda ıslanmak pahasına bir taksiye atlayıp şehrin kalan yerlerini gezen üç kişiden ikisiydi iki adam. Biz tam da biz onu görmeye geldiğimizde yağmur yağan bir şehirde bile mutsuz olmayan üç kişiydik.

Yedigöller’de, Terkos’ta, Amasra’da, Safranbolu’da, Riva’da, Eskişehir’de, Bursa’da, Kıyıköy’de... daha buluşmalarının üçüncü yılı bile dolmadan dört bir yanda bir arada olan üç kişiden ikisiydi iki adam.

Ve annen, ta içinden ama çok içinden minnet duygusunu en çok bu yolculuklarda hissetti. Ve bir yerlerde bir zaman yazdığı gibi inanmadığı bir dinin olmayan tanrısına en çok bu anlarda şükretti.

Çok şükür oğlum, hayattayız, mutluyuz.

Çok şükür.