18 Mart 2018 Pazar

Ağzımda bal gibi tatlı bir türkü...

Geçtiğimiz gün buradaki yeni markamız Pomchick için hazırladığımız siparişleri yüklenip post office'e giderken bu türkü geldi aklıma... Taktım kulaklığımı neşe içinde kendimi minik yokuştan aşağıya doğru bıraktım.

Ağzımda bal gibi tatlı bir türkü
Kazanırım çocuklarıma ekmek parası

O gün o yokuştan aşağı kulağımda ve dilimde bu şarkıyla inerken içimde müthiş bir huzur ve mutluluk vardı. Yaşama daha sıkı sıkı tutunmak, daha çok şey denemek, belki daha çok yenilmek ama daha çok umut etmek için her zaman bir motivasyon kaynağımız vardı çünkü. Çocuklarımıza ekmek parası kazanmak. Bu kadar net, bu kadar güzel.

40 yaşıma sayılı günler kala, elimde bir grup zarfla gururlu, ve mutlu, ve yorgun çarşıya yürürken kendimi çok güçlü hissettim biliyor musun?

Ekmek paranı hep alın terinle, emeğinle tertemiz kazan oğlum.

10 Mart 2018 Cumartesi

Ayrılık kime zor?

Bu ay hepimiz için büyük bir ilk yaşanıyor... Bir kilometre taşı :) Sen ilk kez arkadaşlarınla minik bir tatile çıkıyorsun. İlk okul gezine gidiyorsun... Burada 4. sınıfta 2 gecelik bir gezi tüm okullarda standart. Doz giderek artacak ve 6. sınıfa geldiginde bu kez bir haftalık bir tatile gideceksiniz. Mevzu ise şu; ben bunu ilk duyduğumda "Eyvah Firat nasil gitmeyi kabul edecek, nasıl ikna edeceğiz" diye düşünmüştüm. Şimdi o tarih yaklaştıkça görüyorum ki aslında ikna olması gereken kişi benim :) Aslında sen bizden sanırım daha bile hazırsın bu minik ayrılığa. İçimdeki kadın sürekli "El kadar bebenin ne işi var anasından babasından uzakta" diyor. Sanırım buradaki okullar sizinle birlikte bizi de eğitiyorlar. Dan diye pat diye adamın yüzüne söylüyorlar "başlatma kadın şimdi içindeki kadına, oğlun bü-yü-dü"

Biliyorum, oğlum büyüdü. Oğlum artık haksızlığa uğradığını düşündüğünde isyan ediyor, odasından çıktığımızda arkamızdan "kapıyı kapatın" diye sesleniyor, banyosunu kendi yapıyor, ev içinde daha az bizimle oluyor, Full House'a kafayı takıp günde 3-5 bölüm izliyor, izlerker bizi salondan kovuyor...

Ama biliyorum oğlum biraz da büyümedi. Hala haksız olduğunu bile bile "umrumda mı, yapmıyorum. Umrumda bile değil" diyor, yorganın içine girip hadi beni bulun diye çocukca saklambaç oynamak istiyor, üstüme hunharca atlayıp istemediğim şeyleri güle oynaya ben taaa "cemaaaaal kurtar beni" diyene kadar yapıyor. Ki çoğu zaman bu gıdıklama oluyor...

Sonuç olarak davanın kısmen reddine, kısmen kabulune karar veriyorum. Hem çok büyüdün hem hiç büyümedin.

Geziye gittiğin gün ne kadar hüzünlü olacaksam bir o kadar da sevinçli olacağım. Çünkü gitmenin en güzel yanı dönüp geldiğinde kavuşmak. Bir anneye, bir eve, bir yatağa, bir yuvaya... Önemsediğin ve seni önemseyen insanlara kavuşmak, alıştığın nesnelere kavuşmak. Annen mesela hem tatile giderken çok mutlu olur hem tatilden dönerken. Birinin ucunda keşfedecek pek çok yeni ve güzel şey, diğerinin ucunda alıştığın, güvendiğin sana huzur veren pek çok eski ama güzel şey var...

Yani demem o ki sen gidecek cesareti bulduktan sonra biz de seni bekleyecek cesareti buluruz canım oğlum.

İyi yolculuklar.

Seni bu ilk büyük yolculuğunun dönüşünde kocaman bir tencere anne sarması ve kocaman bir anne sarılmasıyla bekliyor olacağım.