21 Mart 2009 Cumartesi

Yine sen

Seni izliyorum. Uyuyorsun...

Ellerini iki yana açmışsın
-Yüz kere daha görsem yine dayanamayıp minicik öpeceğim.-
Dudakların yarı aralık ve afacan şekilde büzüşmüş
-Yüz kere daha görsem yine “hadi bir an önce uyan da sarılayım” diye geçireceğim içimden...-
Poponu havaya dikmişsin
-Yüz kere daha görsem yine aynı şekilde gülümseyeceğim.-

Yine uyu
Yine gül
Yine bak bana
Yüzlerce kere daha seveyim seni
Yüzlerce kere daha “iyi ki” diyeyim
“İyi ki annesiyim Fırat’ın.”

10 Mart 2009 Salı

Damarımdaki kan

A'yı abin aldı
B'yi sana verdim
Pozitifi bende kaldı.

3 Mart 2009 Salı

Babanın elleri

Kocaman, hünerli elleri babanın... Senin, benim, abinin yaşamını kolaylaştıran eller. Sonra kalem tutan yaratıcı eller. Gurur duyduran. Yanağımızı okşayan, kalbi olan...

Tuttu mu ellerimden gözlerimi kapattıran elleri babanın... Gözlerimi kapattırıp her yere götürebilecek beni.

Avuçları içinde kaybolduğum eller... Geçmişinden nice izler taşıyan yaralı ve anlamlı eller. İş gören, seven, her daim sıcak...

Babanın elleri teslimiyetim...

2 Mart 2009 Pazartesi

İki güzel ay

Fıratım,

İki ayını doldurmak üzeresin. İki ayda yanakların şirin bir buldog yavrusu gibi çenenden sarktı. Yüz üstü uyurken kafanı koca adamlar gibi bir o yana bir bu yana çevirmeye başladın. Ve sosyalleşmeye... Yalnız kaldığında şımarık şımarık ağlamaya.

İki ayda boğum boğum oldu bacakların. Gözlerimizin ta içine bakmaya başladın. Gülmeye... Her biri kahkahalarla karşılanan minik gülümsemeler. Sonra geceleri daha çok uyumaya başladın. Dönencenin müziğini pür dikkat dinlemeye...

İki ayda sen daha çok Fırat oldun, ben daha çok anne.

Ve ben bir çiçeğin büyümesini hızlı çekimde seyreder gibi tanıklık ettim bir mucizeye.

İki ay iki gün gibi geçti... Hayatın yeniden, yenilenerek ve her türlü zorluğun üstesinden gelinerek başladığı iki gün...