20 Şubat 2009 Cuma

Yuva...

Nasıl oluyor da Adana’ya her gittiğimde aradan geçen onca yıla; İstanbulda kurduğum yaşama rağmen kendimi evime dönmüş gibi hissedebiliyorum hala? Nasıl oluyor da hala salondaki koltuğa uzandığım anda, evin küçük kızı oluveriyorum birden? Nasıl oluyor da her şey hızla değişirken annemle babam hiç değişmiyor veya apartman görevlisi Ali abi...

Nasıl sürüyor bu sıcaklık, bu güven?

Yuva...

İnsanın yaşamı boyunca hep iki yuvası oluyor işte böyle. Mekan, şehir, ev ve eşyalar istediği kadar değişsin; anne ve babanın nefes aldığı her yer yuvaya dönüşüveriyor.

Sen de yıllar geçip de kapımızı çaldığında; hatta daha güzeli anahtarınla açıp içeri daldığında bu güzel hislerle dolarsın umarım. Umarım hep bir yuva sunabiliriz sana babanla... Ve sen salonumuzdaki o koltuğa ayaklarını uzattığında, yaşın kaç olursa olsun bizim yavrumuz olmanın mutlululuğunu, huzurunu yaşarsın. Biraz şımarıklık yapma hakkını her zaman saklı tutarak... Bizim seni, kazık kadar herif olduğunda bile mıncıklayıp, öpme hakkımızın saklı olduğunu da unutmayarak ama...

Hiç yorum yok: