8 Aralık 2010 Çarşamba

Antenler açık mı?

Oğlum,

Bir zamanlar kanser olup iyileşmiş olmanın en güzel yanı; hayati olmayan bütün hastalıkları hafife almaktır. Bu sadece kanser olan kişi için değil çevresi için de geçerli. Sen bizim bu dönemlerimizi minik bir bebek olarak yaşıyorsun. Dolayısıyla senin için son iki yıldır içimizde kopan fırtınalar çok da bir şey ifade etmeyecek. Sen büyüdüğünde de umarım artık bizim için çok bir şey ifade etmeyecek. Bir tuhaf rüya gördük diyeceğiz.

Geçtiğimiz aylarda bir doktorun verdiği raporla; nüks ihtimali belirdi karşımızda. Üstelik artık rüya gibi gelmeye başlamışken her şey. Kabus gibi geçen bir iki haftanın sonunda öğrenebildik ancak korkulacak bir şey olmadığını. Raporu aldığımızda babanla yine bir hastane koridorundaydık. Birbirimize sarılıp, etraftakileri hiç umursamayarak ağladık, ağladık... Mutluluktan ağlamayı ilginç bulur, inanmazdım. İki şey bana yanıldığımı gösterdi: sen ve bu hastalık. İkiniz de o kadar çok ağlattınız ki beni mutluluktan. Senin ilk sözlerin, ilk adımın, geleceğine dair hayaller, komikliklerin ve hastalıkla ilgili temiz olduğumu gösteren her tür belge :)

Hafife almak demiştim ya hani... İşte bugün hayati olmadığı için güle oynaya gittiğim bir operasyondan çıktığımda baban beni bekliyordu. Biraz anestezinin bulanıklığı vardı üzerimde. Baban; elimi tuttu, saçlarımı okşadı, verdikleri sandviçin son lokmasıyla vişne suyunun son yudumunu denk getirmek için çabaladı (başardı da), telefonundan twitter sayfalarını gösterdi zaman daha hızlı geçsin diye; sonra tümseklerde dikkatli olması için taksiciye uyarılarda bulundu... Bunların her biri "seni seviyorum" demekti.

Hayatın içinde "seni seviyorum" demenin binbir türlü yolu vardır. Aman sakın ha ıskalamayasın bunları, hafife almayasın. Benim yemen için ısrar ettiğim bir dilim peynir, babanın sen düştüğünde suratını asması, abinin seninle top oynadığı saatleri sen çok mutlusun diye uzun tutması, halanın çok uzak bir yoldan sırf seni görmek için gelmesi, bir arkadaşının misal en sevdiği yemeği seninle paylaşması, anneannenin "yavrum" derkenki sesinin tonu, sen evden çıktığında arkandan uzun uzun bakmalarımız... Daha ne çok ne çok şey... Her biri birer "seni seviyorum"dur. Duyasın, bilesin... Duydukça, bildikçe hakkını verip, mutlu olasın.

Annen her şeyden önce ve öte çok ama çok mutlu bir kadın.
Çok sevdiği ve çok sevildiği için.

Ben bu yazıyı yazarken içerden öpücük sesleri geliyor. Baban kah kendi uyku aralarında kah sen döndüğünde kocaman kocaman öpüyor seni. Huzurlu bir uykunun kollarına bırakmak için kendimi ben de yanınıza geliyorum.

Bu gece de yanaklarından biri benim biri babanın.

Unutma her öpücük bir "seni seviyorum"

Seni çok seviyoruz.

Hiç yorum yok: