17 Haziran 2009 Çarşamba

Yün yeleğin çekim alanında

Bugün bir fotoğraf karesini hatırladım ve Gözde'yle paylaştım. Olur da albümlerimizi sana bırakabilirsek bu fotoğrafı biraz daha dikkatle incelemeni isteyeceğim senden. İşte o fotoğrafta anne olmanın gücünü göreceksin. Önce hikayesini anlatayım sonra fotoğrafta ne olduğunu söylerim...

Anneannen biz ne zaman Adana'ya gitsek; ısrarla uyanır uyanmaz yelek giymemizi, yelek giymezsek üşüyeceğimizi söyler. Elbette kendisi uyanır uyanmaz yelek giydiğinden ve giymediğinde üşüdüğünden :) İşte bahsettiğim bu komik fotoğrafta Barış Dayın ve ben Adana'dayız. Gözlerimizin durumunda anladığım kadarıyla sabah saatleri. Barış Dayının üzerinde annemin pembe yün yeleği, benim üzerimde annemin yeşil yün yeleği var. İkimize de bol gelmiş ve çok abes duruyor ama bir şekilde orda işte. Annem ikimizi de ikna edip giydirmeyi başarmış. Efsunlu bir şekilde annemlere her gittiğimizde bu yün yeleğin çekim alanına giriyor ve giyiyoruz.

İşin ilginç yanlarından biri benim nefret ettiğim şeylerden biridir yelek. Çok yerel bulur ve sevmem. Anneannen doğduğunda sana yelek giydirmek için bin dereden su getirdiyse de babanın ve benim muhalefetimizle bunu hiç başaramadı. (Biz yokken giydirdiyse bilemem)

Şimdi ilerleyen yıllar için bir sahne daha canlanıyor gözümün önünde ve çok gülüyorum. Dayın ve ben yine Adana'dayız. Sen ve Duru ilkokul çağındasınız, Sude neredeyse bir genç kız artık. Annem hepimize rengarenk birer yün yelek giydirmiş, bir de başarı vesikası olarak fotoğrafını çekmiş.

Yapar mı yapar!

1 yorum:

bgozde dedi ki...

dostum biliyorsun ki anneler üşüdüğünde çocuklar da üşür, bu bir doğa kanunudur :)