Geçtiğimiz gün babanla doktor kontrolü için hastanedeydik yine. Muayene bitip de odaya geçtiğimizde doktor anlatmaya başladı. Tümöre latince bir şey olduğunu söyleyip duruyordu. Sonunda ben dayanamayıp “Hocam nedir bu söylediğinizin Türkçesi, ne olmuş tümöre” dedim. “Yani silinmiş, yok olmuş” demez mi???? Hoca milleti işte, soğukkanlı, mesafeli... Kalk bir yanaklarımızdan öp, hadi geçmiş olsun de, iki kahve söyle, hatta mümkünse akşam buyur yemeğe gel; ben her “tamamen mi yok olmuş yani” dediğimde sabırla “tamamen yok olmuş” de... Ne bileyim işte yap bir şeyler... Yok; herhangi bir haberi herhangi bir hastaya verir gibi söyledi ve elindeki –içinde ne olduğunu çok merak ettiğim- naylon torbayı büküp, arkasını dönüp gitti.
Babanla başbaşa kaldığımızda “tamamen mi yok olmuş yani” dedim doya doya. Neyse ki o yanımdaydı. Anneanneni aradık hemen, iyi haberlere gözyaşı vizesi olduğundan ağladı. Dedenden müjdeyi istediğimde “annenle seni İtalya’ya göndereyim bu güzel haber karşılığında” dedi. Dayıların nihayet “oh be” dediler. Sonra dostları aradık ve birkaç akrabayı. Akşam evimiz kendiliğinden bir parti mekanına döndü. (Ah hoca da olsaydı hep beraber bol bol “tamamen mi yok olmuş yani” diyebilseydik ☺) Hazır kalabalıkken ve dostlar bir iki laf beklerken kadeh kaldırayım dedim. İlk sözüm “ağlayacağım galiba” oldu ve sözümde durup hemen ağladım. Hal böyle olunca kadeh kaldırma meselesi rafa kaldırıldı.
Gecenin gözbebekleri, bebeklerdi. Sen, Deniz ve Cansu... Bir ara üçünüzü yan yana getirip fotoğraflar çektik. Cansu senin üzerine atılmaya çalıştıysa da Ceyda teyze tarafından engellendi. Deniz her gördüğünde işaret parmağını fotoğraf makinesine dikip “ha hahah” deyip hepimizi güldürdü. Gecenin sonuna doğru hepiniz, sanırım biraz kalabalıktan, biraz uykusuzluktan ağlamaya, mızırdanmaya başladınız. Seni salona denemek için getirdiğimde dudağını büzüp büzüp etrafa bakman, sonra da ağlaman itiraf ediyorum ki çok hoşumuza gitti. “Aman da aman” dedik “oğlumuz büyümüş de kalabalıklardan sıkılır olmuş”
Dostlarla, akrabalarla geçirilen bu güzel akşamın sabahında, senin gülücüklerinle uyandım yine. Yine kahvaltı için köşedeki simitçiden, simit peynir alıp işe geldim. Maillerimi kontrol ettim, senin birkaç fotoğrafına baktım, babanla telefonlaştım.
Ve belki on kez doktorun raporunu okudum.
“serviks normal, parametrium serbest”
Hayat devam ediyordu işte. Seninle yaşanacak o güzel günler için en çok da...
15 Mayıs 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
canım benim. işte budur :)
tamamen yok olmuş, bir daha dönmemek üzere gitmiş, bitmiş, veda etmiş...
çok sevindim.
Haberi annemden aldım. Çok mutlu oldum çoook. Şuanda Lüleburgaz'dayım. Annem ve yakınındaki herkes seni takip ediyorlar ve inan herkes çok mutlu haberi aldığı için. Bilgisayarımı yengem ve annemin yanında açtım ve bir de ne görsünler! Fırat'in yanak ve dudaklarından oluşan o kare masaüstümde. Sen düşün çığlıkları, yengemin bir tane daha yapasi gelmis:) Bir de Aras ile karesini gördüler bir de dudak büktüğü halini. Tamam oldular:)Ellerinize sağlık güzelim. Salı günü görüşebileceğiz umarım.
Çok sevindim çok:) Aksini hiç düşünmedik zaten:) Piknikte öpüp kadeh kaldırırız artık:)
Teşekkürler Asuman Hanım, piknikte görüşüp börek ve çöreklerle kutlamak farz elbette :)
Nevracığım aynen öyle, "tamamen yok olmuş" :)
Eraycığım, Fırat'ın yanaklarını her gün bol bol öpüp sizin öpücüklere hazırlıyorum. Salı günü sizindir.
Tabii biz de Dila'yı, Taylan'ı, Beren'i, ikizleri öpüp koklayacağız karşılığında.
Yorum Gönder