25 Aralık 2008 Perşembe

Hepimizin "karnı ağrıyor"

Dün gece yarısı pencereden dışarı baktığımda kar yağdığını gördüm. Sabahki yağmurla karışık şeyi saymazsak senenin ilk güzel karıydı. Hemen abine haber verdim (baban epey erken uykuya dalmıştı). Abin heyecanla dışarı çıktı ciddi ciddi yağan karı görünce pek sevindi göbek attı; "yarın kesin okular tatil" diye. Ben de içimden "okullar tatilse gebelere de şirketler tatil sayılır" diye geçirip sevindirik oldum. 

Abin de ben de gece; ertesi gün pinekleme hayalleriyle uyuduk. Sabah kalktığımızda kardan eser yoktu, üstelik güneş pırıl pırıl parlıyordu. O doğru okula ben doğru işe...

Bu işten, okuldan kaçma hali öyle bir tuhaf ki insanın içine bir kez yerleşti mi 40 yaşına da gelse peşini bırakmıyor. Ben mesela bazen doğum yapacağım gün işe gelmek zorunda olmadığım için bir sevinç duyuyorum. Zaten bu kaytarma, tembellik hissiyatım yüzünden çoğu kişi benim uzun süreli bir işte barınamayacağımı düşünüyordu. Onlara bir oyun oynadım ve içimden sorumluluk sahibi bir kadın daha çıkararak uzun soluklu bir iş hayatına imza attım. 

Tabii bu iki kadın birbirleriyle sürekli mücadele halindeler. Yaşam koşulları hep sorumluluk sahibi olandan yana olsa da diğerinin küçük kaçamakları ve sevinçleri hiç bitmiyor. Elimde değil azıcık kar yağınca, boğazım azıcık şişince içimi acabalı bir mutluluk kaplıyor hemen. 

Yani demem o ki canım oğlum bu hissiyatı yakından tanıyan annen bu konularda oldukça hoşgorülü olacak sana karşı. Okuldan kaçmak veya biraz daha uyumak istediğinde her bahaneyi kabul edecek bir annen var. Çünkü inan sen bu bahaneleri uydururken o da içinden "acaba ben de bu bahaneyle evde kalsam mı?" diye geçiriyor olacaktır.

Yalnız üçümüzün de bu tip kaçamaklar için önünde büyük bir engel var: baban.

Hiç yorum yok: