17 Aralık 2008 Çarşamba

Kocaman oğlum benim

Dün uzun bir bekleyişten sonra yine karşımdaydın. Sadece 18 günde 900 gram almışsın ve 3300 gram olmuşsun. Bu gidişle bir sonraki randevumuza kadar (30 aralık) dört kiloyu çoktan bulmuş olacaksın. O randevuya kadar gelmeye karar vermiş olmazsan sanırım doğumun için bir tarih belirleyeceğiz artık. 5 Ocak Pazartesi gününe ne dersin? Anneannenle aynı gün kutlarsınız böylece doğumgünlerinizi... Ya da 09.01.09... Pek janjanlı bir tarih... Top iki haftaya kadar sende sonrasında generalde ve bizde.

Sen bu kadar şişko olunca general yine şeker testi istedi benden. Bugünümüz yine hastanede geçti anlayacağın. Bir ara test sonuçlarını beklerken minik bir kız çocuğundan kan aldılar, öyle içli ağladı ki; benzer bir durumda senin olduğunu düşündüm ve gözlerim doldu. Sanırım uzunca bir süre senin gözyaşlarına alışmaya çalışmakla geçecek ve bir süre aşı gibi şeyler için ailemizin nispeten güçlü üyesi baban devrede olacak. Ben daha kendi kolumdaki yara bandını çekip çıkaramazken ve kan vermeye korkarken sana acı verecek işlemlere nasıl dayanayım.

Annelik de bütün sevgiler gibi biraz ceza gibi geliyor bana... Bir ömür boyu sana olan sevgimin bedeli olarak kaygılar yaşayacağım ve senin acılarını da kendiminkilerin üstüne, üstelik kendiminkilerden daha ağır bir yük olarak, koyacağım.

Ne yapalım yaşam sefasıyla, cefasıyla anlamlı ve güzel. Kabul etmeli. Böyle kaygılar yaşatacak kadar çok sevebildiği ve sevildiği için mutlu olmalı...

Senin gibi kocaman sevilen bir kocaman oğlana da elbet kocaman yaşatılan kaygılar yakışır zaten.

Hiç yorum yok: