27 Haziran 2008 Cuma

Seni ilk görüşümüz

Doktora gideceğimiz gün gelip çatıyor. Güzel bir gün. Saat 12.00 için nefesler tutulmuş. Babanla buluşup doktoru beklemeye başlıyoruz. Ve nihayet o an geliyor, ultrason odasındayız. İşte ordasın. Minik ve yusyuvarlak bir kesenin içinde sadece bir pirinç tanesi kadar. Her şey yolunda... Öyle rahatlıyorum ki.

İş yerine geliyorum. Hemen dondurma ısmarlıyorum arkadaşlara. Dondurmalar geldiğinde önce bir tuvalete gideyim diyorum. O da ne. Küçük bir kanama geçirmişim hiç fark etmeden. Panikle doktoru arıyorum. Elbette o gayet sakin. Her kanama tehlikelidir; ama henuz bugün gördüğüm için içim rahat diyor. Eve gidip dinlenmemi kanama sürerse yanına gitmemi söylüyor.

Öyle mutsuzum ki... Babanı arıyorum ve taksiye atlayıp eve gidiyorum. Yatıp beklemekten başka yapacak hiçbir şey yok. Bu kadar çabuk mu gideceksin diyorum... Baban da izin almış işten, neyse ki gelip uzanıyor yanıma. Yine o güven veren sevgisiyle, kendinden emin tavrıyla. Bir şey olmayacak merak etme diyor. Nasıl da huzur veriyor bana. Tuvalete her gidiş biraz daha stres oluyor. Ama görüyorum ki devam etmiyor kanama. Baban da ben ne zaman tuvalete gitsem çıkışta beni bekliyor oluyor. Güzel haberler veriyorum ona hep. Belli ki bir yere gitmeye niyetin yok.

Hiç yorum yok: