27 Haziran 2008 Cuma

"Sus kimseler duymasın"

En azından kalp atışlarını duyana kadar kimseye söylememeye karar veriyoruz. Sadece birkaç saat için babanla benim en tatlı sırrımız oluyorsun. İşe giderken dayanamayıp Gözde’yi arıyorum. Kaygılı bir sesle açıyor telefonu: “hayırdır”. Bu kez bir çırpıda söylüyorum: “Hamileyim”? Sonrası mutluluk çığlıkları... Öğlen annemle konuşuyorum. İçim içime sığmıyor. Her şeyimi her anımı paylaştığım kadından böyle bir şeyi nasıl saklayabilirim. Saklayamıyorum...

Akşam abin, Gözde ve Tuncay hep birlikte oturuyoruz. Baban geliyor. Gelir gelmez de dayanamayıp veriyor haberi. Abin için de şaşırtıcı bu tabii. Her ne kadar arada bir esprisini yapıp konuşsak da iş ciddiye binince durum farklılaşıyor. Önce “bu yaştan sonra mı?” dese de ardından “yaşamımıza renk katar” diyerek içimize su serpiyor.

Baban “ben de anneme söyleyeceğim” diyor ve babaanneni arıyor. Derken Fatma Halan alıyor haberi babaannenden. Ben madem öyle deyip diğer halalarına haber veriyorum. Müge’yi arıyorum. Aslında hamile olduğu için en çok ona söylemekten çekiniyorum. Bir olumsuzluk durumunda üzülmesin diye...

Barış geliyor. Daha ayakkabısını çıkarırken baban “ablanı üzme sakın ha hamile” diyerek veriyor haberi. Önce anlamayıp benimle konuşmaya devam ediyor, sonra “Neeee!!”. İlerleyen saatlerde abim arıyor. Haberi hemen ona da veriyorum. Sonra babamı arıyorum...

Sadece Ceyda bilmiyor. Eh bir kişiye de telefonda değil yüz yüze vereyim bu haberi değil mi? Ertesi gün zaten orada olacağız bekliyorum.

Upuzun ve çok mutlu bir gün bitiyor. Sabah altıda hiç kimseye söylemeyelim dediğimiz gizimizi yatmadan önce bilmeyen kalmıyor neredeyse... 

Hiç yorum yok: