8 Ekim 2008 Çarşamba

Ümraniye Ümraniye vakası

Dedim ya babanla bayram tatilinde bol bol gezdik... Bence en keyiflisi senin için bol bol alışveriş yaptığımız pazar gezisiydi. Hele baban bir tane penye hırka buldu ki baktıkça bakasım geliyor. En cefalı gezimiz ise mecburi Ümraniye gezimizdi.

Akşamdan Polonezköy'e gitmeye karar verdik. Ümraniye hikayemiz de böylece başlamış oldu. Back Up'ı arayıp nasıl gideceğimizi sordum. Mecidiyeköy'den Kavacık'a gitmemizi oradan dolmuş olduğunu söyledi ilgili kişi. Gelgelelim Kavacık'a vardığımızda böyle bir dolmuşun olmadığını öğrendik. Oradan bir muavine de danışarak Anadolu Kavağı'na gitmeye karar verdik. Ormanların, dağların arasından vardık Kavak'a... Pek şirin bir tatil beldesi görünümündeydi ama o saatte yapacak pek bir şey yoktu... Bu sefer de tuvaletçi teyzenin önerisiyle kaleye çıkmaya karar verdik. Baban yollardan böğürtlen topladı bizim için. Pek çok mola vererek uzun bir tırmanışın ardından vardık Kale'ye. Sanırım benim gözlerimden de olsa gördüğün bu manzara seni de etkilemiştir. Ne yazık ki yanımızda fotoğraf makinemiz yoktu... Koca göbeğimle teptiğim yolları da bu güzel manzarayı da çekemedik...

Dönüş yoluna geçtiğimizde artık tatlı bir yorgunluk vardı üzerimizde. Beykoz'dan Üsküdar'a gidip Beşiktaş'a ordan geçeriz diye düşündük... Yolun sonunda bizi Bolu Et Lokantası'ndaki her biri "az" ve lezzetli olan yemekler bekliyordu... Beykoz'da durakta beklerken baban birden boş bir otobüsün yanaştığını görüp heyecanlandı "Beydağ Üsküdar" diyerek beni de peşinden sürükledi. Otobüs bir noktada sahil yolundan ayrıldı, uzadıkça uzuyordu yol. Babana otobüsün Üsküdar'a gittiğinden emin olup olmadığını sordum. "Tabii canım" dedi "Üsküdar yazıyordu"... Ben artık yanımdaki kıza otobüsün nereye gittiğini sorsam mı diye düşünürken baban yandaki adama sordu... Adam gayet rahat "Ümraniye" demez mi... Uzun bir yolculuk sonunda vardık Ümraniye'ye. Bu kez de Üsküdar'a giden boş dolmuş bulamıyorduk... O sırada boş bir otobüs geldi üstünde kocaman "Ümraniye, Çakmak" yazıyordu. Heyhat baban bu sefer de bu otobüse binmek için diretiyordu. Üstelik bu kez "Beydağ Ümraniye, Ümraniye bin" diyerek... İşte beni gülmekten kırıp geçiren babanın bu halinden sonra bu vakayı "Ümraniye Ümraniye" olarak anmaya başladık. Sen doğduktan sonra da "Ümraniye Ümraniye" deyip gülüyorsak bil ki bundandır...

1 yorum:

cemal dedi ki...

Beydağ koş ümraniye otobüsü.