Cuma günü seninle randevumuz için hastanedeydik... Bu kez Gökçe doktor ultrasonun başındaydı; general gelene kadar kaşla göz arasında "üç boyutlu görebilir miyiz?" diye sordum. Hemen organize etti ve işte bütün tatlılığınla karşımızdaydın. Baban, anneannen ve ben hem çok şaşkın hem çok mutluyduk. Yüzün, hatların o kadar belirgindi ki... Elini başına koymuş selam veriyordun bize. O kısacık anlarda seni içimize çektik resmen. Üç kere ağzını açıp su yuttun, biz her seferinde sevinç sesleri çıkardık. Anneannen öyle merakla bakıyordu ki sana, ekrana biraz daha yanaşsa Gökçe doktor üstüme düşecekti.
Muayenin sonunda bir de fotoğrafını verdiler elimize. Artık zevkten dört köşe olmamak için hiçbir nedenimiz kalmamıştı. Verdikleri fotoğraf günlerdir elimizde, bugün gidip çoğalttırdım. Tam karşımdasın. Sana bakıyor, baktıkça o tombul yanakları öpme hissiyle dolup taşıyorum. Karnımdaki o kıpır kıpır bebeğin yüzünü karşımda gördükçe elimde değil gözlerim doluyor. Çocuklarının fotoğrafını her yere koyan -ve bir zamanlar alay ettiğim- anne babaları öyle iyi anlıyorum ki şimdi.
Seninle birlikte her şeyi daha derin daha iyi anlıyorum. Ve senin sevginle, bir zamanlar babana yazdığım gibi, "ağaçları, filmleri..." her şeyi daha çok seviyorum. Seni ise bir başka seviyorum.
17 Kasım 2008 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder