Çok sık değildir ama annen bunalıma girdi mi tam girer. Genelde 1 tam günle sınırlı bu bunalımlar esnasında içine kapanır, kolay sinirlenir ve içi sürekli eziktir. Üstelik bu eziklikten dolayı kendine sürekli acır. Anneni iyi tanıyanlar onun bu bunalım günlerinin ayırdına hemen varır. Ve elbet ellerinden bir şey gelmeyeceğini bunun kendi kendine geçeceğini de bilirler. Bu bunalımların gecesinde annen mutlaka babanın omzunda birkaç damla yaş döker. Böylesi günleri katlanılabilir kılan tek şey çok nadir yaşanılıyor olmalarıdır.
Babanla küsmelerimiz de benim bunalımlarım gibi eften püften sebeplere dayanır ve kısa (ama yoğun) sürer. Teyzen bizim bu anlamsız küsmelerimiz için "e siz de bunları kavga sanıp, oyalanıyorsunuz" demisti. Bir nevi enerji bosaltımı bizimki. Kavga edecek gercek seyler bulamayinca boyle oluyor iste... Bu tarz bir şeyi en son 5 ay önce yaşamıştık. Vadesi geldi aslında; bu aralar bir mini kavga şart :)
Peki sen doğunca ne olacak? Artık ne bunalıma girmeye ne eften püften sebeplerle küsmeye hakkımız olmayacak mı? Sen bizi her gün öyle mutlu, sarmaş dolaş görürken birden kopuk gördüğünde ne hissedeceksin? Veya oyunbaz anneni birden öyle somurtup otururken görünce... Sanırım yapacak çok fazla bir şey yok; yaşamın pek çok yönünü elbet kendi kendine görüp keşfedeceğine göre; annenin ve babanın bazı olumsuz yönlerini de görecek ve sen de zamanla onlarla tanış olacaksın.
Kim bilir belki de sen bir gün bana "Anne sen bugün çok yoruldun istersen git uyu" diyeceksin.
Vay be!
21 Kasım 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder