2 Temmuz 2008 Çarşamba

Hürücan'ın bebeğine mektup


Selam dostum,

Seninle tanıştığımızda boyun yaklaşık iki milimetreydi ve küçük bir tırtıla benziyordun. Annen röntgen filmindeki o minik insanla bizi tanıştırırken nasıl heyecanlıydı görmeliydin. Çok şanslı olduğunu söylemeliyim, çünkü annen röntgen filmindeki o halinle bile seninle gurur duyuyordu sanki ve ben, "bir insan, iki milimetrelik bir noktaya nasıl böylesine heyecanla ve sevgi dolu bakabilir?" şaşkınlığındaydım. 

Aramıza katılmana henüz 6.5 ay var. Annen müthiş bir heyecan içinde; seni bekliyor... Senden bahsedildiğinde gözleri parıldıyor. Zaten seninkiler bu ara senden başka birşey konuşmuyor; baksana blog bile yaptılar senin için... Aslında sen daha doğmadan, annenin babanın ve onların tüm arkadaşlarının hayatına dahil olmuştun bile. Yani doğduğunda, 9 ay 10 günlük bir tatilden dönmüşsün gibi karşılanacaksın. Lafın kısası burda herkes seni çok seviyor ve özlemle bekliyor. 

Sevgili dostum,
Şimdi gelelim hayatla ilgili nasihatlarıma:) 
Yok yok şaka... Annen anlatacak bol bol nasılsa, ben girmeyeyim o konuya:)

Mektuplar genellikle temenni ile biter, ben de gözlerinden öperek bir temenni ile bitireyim:
Umarım; özgür olursun, birey olursun, sadece sen olursun...

2 yorum:

cemal dedi ki...

muratcigim, toplamina tesekkur. uygun bi zaman yarat cigerciye gidelim. cenk ve hurucan gelmesin.

MuratBirsen dedi ki...

Canım Ciğerim'de yarım et yarım ciğere "yok" dediğim görülmemiştir... Doğrusu; Cenk, Hürücan, Ahmet Mehmet... herkes gelebilir, zira ben "ciğer soğuyacak" endişesiyle hızla közlenmiş domates, biber, maydonoz ve sumaklı soğan kovalarken, bir yandan tuzu döküp limon eklerken pek kimseyi gözüm görmüyor:)