Portakal bebek
Rüyalarımdan birinde bir portakal doğurmuştum. Bildiğin portakal. Washington cinsi olma ihtimali yüksek. Bebeği (benim için bebek onlara göre portakal) kucağıma alıyordum ve şöyle diyordum "ya neden benim de yüzü olan bir bebeğim olmadı". Sonra ahlanıp vahlanmayı bir kenara bırakıp seni emziriyordum. Portakalın arka kısmı olur ya işte orası ağzındı. Bir iştahla emiyordun ki... Bildiğin portakallı süt oluyordun böylece. İşin ilginci bu anlatınca korku filminden bir sahne gibi görünen görüntüler beni hiç de korkutmuyordu. Anne yüreği işte; portakal da olsa bebek bebektir :)
Parmak bebek
Geçelim bir başka rüyaya. Bu rüyamda da serçe parmağı kadar minik bir bebektin. O kadar miniktin ki anlatamam (serçe parmağı kadar dedigimde yeterince anlatamamış oluyorum demek). Rüyamda altının değiştirilmesi gerekiyor ama nasıl yapacağımı bilemiyorum. Neyse bir şekilde yapmam gerektiği için altını açıyorum. Açmaktan daha çok, sonra kapatmak endişelendiriyor beni. Bezini açınca bir de ne göreyim; meğer altına pislememişsin bile. Büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorum. Bir sana (solucan gibi bir şey işte) bir açıkta duran beze bakıyorum. İçimden bir tek ağlamak geliyor.
Kendi kendine büyüyen bebek
Bu rüya diğerlerine oranla epey önde. Çünkü farklı üç beş versiyonunu görmüşümdür. Koltukta unutulan bebek, takside unutulan bebek gibi... Rüyam şöyle; seni doğurmuşum ama unutmuşum bunu. Herhangi bir iş yaparken birden aklıma geliyor; "aaa bebek yapmıştık ya biz" diyorum. Seni arıyorum, ararken de "Ne olacak şimdi doğurduk, unuttuk. Allah bilir ne oldu" diyorum. Sonra bir bakıyorum oooo kocaman olmuşsun bile. Vay be diyorum en güzel zamanlarını kaçırdık. Sanki filmin en güzel sahnesini kaçırmışım. "Kadın kadın çocuk bir damla süt emmeden, kim bilir nasıl büyümüş sen hala işin keyfindesin." diyen bir figüran teyze yok neyse ki bu rüyada. Olsa da hatırlamazdım zaten.
Hiç mi normal rüya görmedin anneciğim dersen; "merak etme yavrum" derim, rüyalarımdan birinde Herman amcanın ekranında tatlı tatlı ve normal normal bakıyordun bize... Demek kantarın topuzu sen dışarı çıkınca kaçıyor.
Bu arada umarım psikanalist falan olmazsın. En tatlı hobilerimden rüya anlatmanın bir kabusa dönmesini istemem.
2 yorum:
Uzun lafın kısası (özeti de diyebiliriz biz buna) annenle olan ilişkimizde anneni ne hale getirmişim.
Görülmüş ve görülecek olan bütün bu ipe sapa gelmez rüyaların sorumlusu benim. Bunu amcamız Sigmund Freud (teşekkür Figen) bile böyle düşünürdü; eğer anneni dinleyebilmiş olsa idi.
Oooo biz Fırat'ın psikanalist olmasından korkarken babası önce davrandı.
Senin de etkin vardır elbet, bu ruyalari gormemde. Yalniz senden once de oldukca surreal ruyalar gordugumu soylemeliyim :)
Yorum Gönder