18 Ağustos 2008 Pazartesi

17 cm'lik bir minik dev

Beklenen cuma nihayet geldiğinde ve saatler 15.00'i gösterdiğinde; baban ve abinle generalin kapısının önünde seni göreceğimiz anı bekliyorduk. Ben "bakalım bebek orda mı hala", "belki de hiç gelişmemiştir", "ay çok heyecanlıyım" dedikçe baban gülüyordu. Abin ise giydiğim hamile elbisesine kafayı takmış "aynı küçük beslemelere benzemişssin" diye kızdırıyordu beni. Nihayet içeri alındık.

Ben biraz yandan, abinle baban tam cepheden seni izlemek için hazırdık artık. Derken siyahlıkların içinden çıkıverdin birden. Seni gördüğüm an nasıl rahatladım bilemezsin. Her şey çok yolundaydı, sağlıklıydın, tüm organların olması gereken yerdeydi. General sırayla sayıyordu "kalbi, odacıklar, mesanesi, böbrekler..." Sonra bir minik çıkıntı gördük ekranda "Ve işte bu da pipisi". Baban biraz sonra dayanamayıp -sanırım abin bir kere daha görsün diye- "pipiyi bir daha görebilir miyiz" dedi. Herman istek parçayı yerine getirdi ve pipini bir kere daha sergiledin bizlere. Abin başından beri "kız olursa kabul etmem, erkek olacak" diye tutturduğu için pek mutlu oldu. Babanla ben ise seni böyle sağlıklı görmenin mutluluğuyla gerçekten de sarhoş gibiydik.

General Herman bu kez bir sürpriz yaptı bize ve aslında erken olmasına rağmen üç boyutlu ultrasonda da gösterdi seni. Görüntü deforme olduğundan minik bir kuş yavrusuna benziyordu yüzün. Ama kolların öyle tatlıydı ki içim gitti. Eve geldiğimde yüzünü kapatıp (ne yapayım bebek yüzü gibi değil ki) kollarına baktım hep. Bir önceki ultrason resimlerinde her akşam göbeğini seviyorduk, bu seferkinde ise hep kollarını, omzunu...

Çıkışta baban maalesef işe dönmek zorundaydı, ben eve geçtim ve telefon görüşmelerine başladım. O kadar çok kişiyi aradım ki bir süre sonra konuşacak gücüm bile kalmadı. Susup ultrason fotoğraflarına baktım ben de uzun uzun... Bir önceki fotoğraflarla karşılaştırdım, ne kadar da büyümüşsün aslında.

Boyun 17 cm. Ağırlığın 207 gram. Avcumuza da kalbimize de sığmıyorsun artık. 

Hiç yorum yok: