Mektuplar bazen dakikada bir yazılmış. Deden yola çıkmadan önce yazmaya başlamış örneğin "yola çıktım geliyorum" diye yolda devam etmiş, sonra otobüsten indiğinde ve hatta durakta anneannenin gelmesine dakikalar kalaya kadar; "az sonra yanımda olacaksın" diye...
Mektupların bazılarını okurken (tahmin edeceğin gibi içlerinde sansürlüler var) çok duygulandığım gibi güldüğüm de oldu... Bunlardan bir tanesinde deden anneannene arkadaşlarıyla bir cafede oturduğundan bahsediyordu. Cafe kelimesinin yanına açılmış bir "çay, kahve içilen yer" paranteziyle... Bir diğerinde ise deden anneannenden kimi kitapları okumasını rica ediyordu ama öyle böyle değil bu kimi kitaplar. Neredeyse 100 maddelik bir liste; Türkiye işçi sınıfı üzerine, marksizm üzerine... Listeyi gördüğünde anneannenin yüzünün halini çok merak ediyorum.
Ozan dayınla ben de varız bu mektuplarda. Deden askerdeyken uyuyormuşuz annemle koyun koyuna. Köpekler ulumaya başlamış. Anneme dönüp "köpekler neden ağlıyor anne" demişim "onların da mı babası askere gitmiş". Kim bilir ne kadar etkilenmiştir bu satırları okuyan deden; askerde ve çocuklarından uzaktayken. Ozan Dayın iyice abartmış işi deden yokken ciddi ciddi topallamaya başlamış. Doktor babasına götürün geçer demiş. Nitekim bizimki dedeni gördüğü anda topallamayı bırakıp koşarak atılmış boynuna.
Dayınla benim ilk yazılarımızı da görebilirsin bir gün anneannen izin verirse mektupları incelemene. Dayın ilkokul 1 yazısıyla "baba" yazmış, ben ise iki üç çizgi yapmışım. 5 yaşımın yazısı...
Önce evlenene, ardından da deden askerden dönene kadar devam eden bu mektuplarda domatesin kilosunun o yıllarda kaça olduğundan, okunması gerekenler listesine pek çok şey var; ama en çok aşk, özlem, mutluluk... Bir kısmını okuduğumda beni en çok mutlu eden şey annemle babam arasında böyle bir aşkın olmasıydı... Senin de babanla aramızdaki aşkı yazdıklarımızdan, bakışlarımızdan anladığın zaman benimkine benzer bir mutluluk yaşayacağını tahmin ediyorum. Ve şimdiden seviniyorum bunun için...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder