29 Ağustos 2008 Cuma

Büyüyor musun?

Hareketlerini çoğu zaman hissedemiyorum diye zaten endişelenip duruyordum; bir de bugün tartıya çıktığımda yarım kilo verdiğimi görünce iyice moralim bozuldu. Bugün 20. haftana girdin ve ben ilk günden bugüne sadece 1.5 kilo aldım. Yetiyor mu sana bu gerçekten... Hadi kilo almamayı anladım ama vermek de neyin nesi? Sanırım generalle olan randevumuzu biraz erkene almayı konuşacağım ya da önümüzdeki hafta yine bir başka doktorla aldatacağım onu. Sağlıklı, tombul bir bebek olduğunu öğrenmeden içim rahatlamayacak...

Bir uzmanın konuşmasını dinlemiştim yıllar önce. Yeni doğum yapmış anneler incelendiğinde hepsinin ortak bir duyguyu yoğun olarak yaşadıkları görülmüş: kaygı. Sanırım hamilelik dönemi için de geçerli bu... İlk önce kesesi düzgün mü kaygısı, sonra "kalbini duyacak mıyız?", "ilk üç ayda bir şey olur mu?", "tüm organları sapasağlam oluştu mu?", "kromozom vb riskler var mı?", "yeterince kilo alıyor mu?", "hareket edecek mi?", "hareketleri azaldı mı?", "ya erken gelmeye kalkarsa" ve daha neler neler.

Neyse ki tüm bu kaygıların, iniş çıkışlı duyguların, kolayca akan gözyaşlarının, hemencecik öfkelenmelerin tam karşısında ve tüm bunlardan daha heybetli duran bir duygu var: mutluluk.

Seninle geçen yaşamımızda biliyorum ki mutluluk her zaman diğer duyguların 1-0 önünde olacak. Bu da sanırım her şeyi katlanılır kılan şey. Ve elbet bu mutluluğun kaynağında sana duyduğumuz büyük sevgi var.

Not: İş yerinden yazmayı artık bırakmalıyım. Kaçamak gözyaşı dökmek gerçekten de çok çok  zor. Üstelik bir soran olursa ne diyeceğim "Fırat'ı çok sevdiğim için ağlıyorum" mu?

Hiç yorum yok: