1 Eylül 2008 Pazartesi

Deniz bebe ve ilkokulun ilk günü

Dün babanla birlikte Deniz'i görmeye gittik. Görmekle kalmadık daha 1 haftalık narin bir bebe olmasına rağmen kucağımıza alıp öpüp kokladık... Ona bakarken bir yandan da aklımda hep sen vardın tabii. Bir ara babasının kucağında uyuklarken ise sen ve baban... Sadece dört ay sonra sen de bizim evi şenlendireceksin işte böyle...

Müge Deniz'in altını açtı temizlemek için. Olayı uzun uzun inceledim. Pipi aparatını da henüz düşmemiş göbek aparatını da hiç sevmedim. Oğlan annesi olma fikrini tam idrak edememişim demek.

Bir ara Mügelerle kendimizi sizin ilkokul günlerinizi düşünürken bulduk. Burçin Deniz'in ilkokula hangi yıl gideceğini hesaplıyordu; ben senle Deniz'in aynı yıl ilkokula başlayıp başlayamayacağınızı... Sonradan "ne yapıyoruz biz" diyerek ve gülerek kapattık bu muhabbeti.

Acaba sen okula başladığında hala fasulyeler, çubuklar, defterler, defter kapları ve en önemlisi etiketler olacak mı? Bunların mutlaka kalmasını istiyorum. Şöyle masanın üstüne yayıp aldıklarımızı keyifli keyifli defter kaplayalım değil mi? Daha doğrusu baban kaplarken ona yardım edelim... Benim kaderim ancak bütün beceriksizler gibi en küçük ve en kıl işi yapmak olur. O akşam için banttan minik parçalar kesip masanın kenarına yapıştırmak gibi... Üstelik kimse bu işteki beceriksiz kişinin bu minik rolünü umursamaz. Sonuçta sabah uyandığında "defterleri babam kapladı" der geçersin. Aklına "bantları da annem kesti" demek gelmez Ayıp ayıp. Bana yapılacak olan bu şey, resmen haksızlıktır arkadaş.

Hiç yorum yok: